İnfertilite önemli bir sağlık sorunu olup pek çok aileyi etkilemektedir. Çiftlerin önemli bir kısmını etkileyen infertilite düzenli ve korunmasız bir cinsel birliktelik sonucunda bir yıl içinde gebe kalamama olarak isimlendirilmektedir. İnfertilite, dünya çapında üreme çağındaki milyonlarca insanı etkiler ve onların aileleri ve toplulukları üzerinde etkisi vardır. Çiftlerin yaklaşık yüzde 15'i infertildir ve bu çiftler arasında yaklaşık olarak erkek faktörü infertilitenin % 50’sinden sorumludur. Erkek infertilitesi, çok çeşitli bozuklukları kapsayan çok faktörlü bir sendromdur. İnfertil erkeklerin yarısından fazlasında kısırlığın nedeni bilinmemektedir (idiyopatik) ve doğuştan veya sonradan kazanılmış olabilir. Erkeklerde infertilite, başlangıçta semen analizi ile teşhis edilebilir. Erkeklerin yüksek bir yüzdesinde infertilite etiyolojisi, spermatozoanın konsantrasyonu, motilitesi ve/veya morfolojisi gibi temel semen analizinin klasik parametrelerindeki değişikliklerle yakından ilişkilidir. Mevcut tahmin, infertilite kliniğinde yardım arayan erkeklerin yaklaşık yüzde 30'unun etiyolojisi bilinmeyen oligozoospermi veya azoospermiye sahip olduğu yönündedir. Azospermi infertile erkeklerin % 15’ine kadar bulunmaktadır.
OLİGOZOOSPERMİ: Sperm yoğunluğunun 15milyon/ml den az olması demektir. Sperm sayısının 10 milyondan az olduğu hasta populasyonunda mutlaka hormonal değerlendirmeler yapılması gerekir. Oligozoosperminin gösterilebilir ve tedavi edilebilir en sık nedeni varikosel dir. Bu nedenle bu hasta grubunda mutlaka dikkatli bir fizik muayene yapılması gerekir. Testisler ultrasonik görüntüleme ile de değerlendirilmesi gerekebilir. Yine oligozoospermiye neden olan faktörlerden biri yağ hücrelerinin artması ile birlikte testosteron/estradiol oranındaki değişimlerdir. Yaşam tarzı, sedanter yaşam, beslenme düzeni, hava kirliliği, uykusuzlık, sigara, alkol, kaygı ve stres bozuklukları, kronik ilaç kullanımları gibi birçok faktör bu konuda suçlanmıştır.
ASTENOTERATOZOOSPERMİ: Sperm hareketliliğinin düşük olması ile morfolojik yapısında bozukluk olması durumudur. Genellikle oligospermi ile birlikte hareket ve morfolojik bozukluklar birlikte görülür. Bu bozukluklara neden olan ve en çok suçlanan faktör sperm DNA hasarıdır. DNA hasarı yukarıda da saydığımız nedenlere bağlı olarak testis içi oksidadif stresin artarak DNA hasarına neden olduğu düşünülmektedir. Vaikosel gibi problemlerinde DNA hasarını tetikleyerek infertil,teye neden olduğu düşünülmektedir. Tedavisinde de DNA hasarını önleyecek ve düzenleyecek tedavi protokkolleri uygulanmalıdır.
AZOSPERMİ: Bu durum ejekulatta hiç sperm bulunamaması durumudur. İnfertil erkeklerin %10 ila 15'inde görülebilmektedir. İnfertilite kliniğine başvuran erkeklerin %10-20’si arasında azospermiye rastlanmaktadır. Nonobstruktif azospermi (sperm taşıyan kanalların açık olduğu daha çok testis ve testis öncesi nedenler) ile obstruktif azospermi (sperm taşıyan kanal tıkanıklığı ile seyreden) olmak üzere alt tanımlamaları vardır. Azosperminin sınıflandırılması yapıldığında etiyolojik olarak üçe ayrılır: pretestiküler, testiküler ve posttestiküler nedenler yer alır. Azosperminin pretestiküler nedenleri, spermatogenezi olumsuz yönde etkileyen endokrin anormalliklerdir. Testiküler etiyolojiler, testislerin içindeki spermatogenezin içsel bozukluklarını içerir. Azosperminin testis sonrası nedenleri, erkek üreme sisteminin herhangi bir yerinde duktal sistemin tıkanmasını içerir. Duktal tıkanıklıklar ya da bu kanalın olmaması durumu iyi bir fizik muayene ile tespit edilebilir ki bu grupta tüp bebek tedavisi ile canlı doğum elde etme oranı en yüksektir. Ayrıca kanal tıkanıklığı veya yokluğu tespit edilen hastalarda tüp bebek uygulaması öncesinde tedaviye gerek yoktur.
Hormonal bozukluklar (Hipogonadotropik Hipogonadizim) yine sık karşılaşılan bir azospermi nedenidir ve uygun hormonal ve destek tedavileri ile doğal yoldan gebelik elde şansı yaklaşık %50 civarındadır.
Hormonal problemlerde zor gruplardan biri testiküler direnç ile seyreden alt yapısında genetik bozukluklar olabilen hipergonadotropik hastalardır. Bu hastalarda da uygun tedaviler ile yaklaşık %20 oranında sperm eldesi mümkün olmaktadır.
Ayrıca prolaktinoma, hipotroidi, hipertroidi gibi hormonal bozukluklarda iyi değerlendirilmelidir. Bu bozukluklarda infertiliteye neden olabilir.
MİKROTESE: Azospermi hastalarda mikroskop yardımı ile uygulanan testisin belli bölgelerinden sperm arama işlemidir. Makrotese ye göre yapılan çalışmalarda, mikrotese yönteminin başarı şansı çok daha yüksektir. Mikrotese de genel kanı en fazla 3 kez yapılabileceği yönündedir ancak kişinin durumuna, altta yatan probleme, daha önceki tedavilerine ve sonuçlarına göre tekrar yapılabilir. TESE de bulunan spermler gerekli hallerde donduralarak ileriki gebelik istemlerinde kullanılabilir. İlk TESE de spermatit görülmesi durumunda uygun tedavi yötemleri ile en az 6 ay olmak üzere ikinci TESE işlemi uygulanabilir. Mikrotese de cerrahın tecrübesi çok önemlidir. Merkezimizde mikroTESE, TEA, MESA gibi sperm arama yöntemleri yüksek başarı oranları ile uygulanmaktadır.
ROSİ YÖNTEMİ: Bu yöntem henüz çalışma aşamasında olan, olgun sperm hücresi bulunamayan hastalarda uygulanabilen bir yöntemdir. Olgun spermi öncüsü olan yuvarlak spermatitler içerisine sperm DNA sı olduğu ve dölleme yeteneğini olabileceği düşünülerek denemeler yapılmıştır. Kliteratürde %2-10 oranında gebelik elde edilebiceği bildirilmiştir. Ancak yine ypılan çalışmalar testis içerisinde yuvarlak spermatitler var ise farklı bir noktada olgun sperm çıkabileceğini de bildirmektedir. Bu açıdan yuvarlak spermatit görülen vakaların çok daha dikkatli mikroTESE işleminin yapılması gerekir. Dünyada çok az sayıda ROSİ bebeği bildirilmiştir ana genetik olarak ileriki yaşamlarında oluşabilecek problemler henüz açığa kavuşturulamamıştır. Bu teknikte kliniğimizde uygulanma birlikte gelecek için e umut vadedici bir yöntem olarak görülmektedir.
PRP (PLAZMA) TEDAVİSİ: Bu yöntem son dönemlerde uygulanan yine gelecek için umut vaadeden bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor. Kliniğimizde de uyguladığımız yöntem ile daha önvce TESE yapılmış ancak sperm bulunamamış hastalardan doğal yoldan gebelik elde ettik. Bu yöntemi uygun hastalarda tercih etmek gerekiyor. Özellikle önceki TESE işleminde sperm bulunamayan hastalarda, başarısız tüp bebek sonuçlarında sperm DNA hasarı yüksek olan hastalarda uygulanabilir.