Telefon

0 352 231 25 25

Pzt – Cmt : 09:00 - 17:00

Pazar : - Kapalı

İYİ HUYLU PROSTAT BÜYÜMESİ (BPH)

Prostat erkeklerde bulunan idrar kesesinin (mesane) çıkışında bulunan üretera (idrar kanalı) ile devam eden kestane şeklinde ve ceviz büyüklüğünde bir organdır. Prostat hastalıklarının çoğunluğu 50'li yaşlardan itibaren görülmekle birlikte bazen genç erkeklerde de sorun yaratabilir. Genç erkeklerde özellikle mesane boynu yüksekliği ile görülen ve idrar çıkışını zorlaştıran semptomlar ile karşımıza çıkar. Bu durumlarda ilaç tedavilerini yanı sıra mesane boynuna TUİP denilen ve yüksek alanın kesilerek açıldığı cerrahi yöntem ile mesane boynu düzeltilebilir. Prostatın dokusu süngerimsi bir dokudur. Büyümesi ile birlikte idrar kanalını sıkıştırarark işeme zorluğu, ıkınarak, kesik kesik, çatallayarak, tazyiği zayıf şekilde işeme semptomları ile gece birkaç sefer idrar için uyanma ve idrar sonunda damlamalar tarzında şikayetler kendini gösterir. Bazı hastalarda idrarı tamn boşaltamama hissi, idrarda yanma ve kanama gibi bulgularda olabilir. Bu semptomlar idrar kanalı darlıklarında, iyi huylu prostat büyümelerinde, prostat kanserinde, prostatit durumunda ve mesane boynu yüksekliklerinde de görülebilir.

İyi huylu prostat büyümesi; benign prostat hiperplazisi (BPH) olarak adlandırılır. Prostat hastalıklarında görülen şikayetler de alt üriner sistem semptomları olarak adlandırılır. BPH  semptomları da anlaşılacağı üzere hayat kalitesini son derece bozmaktadır.  Bu semptomların derecesine göre BPH hastalarında cinsel fonksiyon bozuklukları olabileceği de çalışmalar ile kanıtlanmıştır. Alt üriner sistem somptomları olan hastalarda uygun tedavi planlandığında cinsellik açısından da son derece yüz güldürü sonuçlar görülmektedir.

BPH tanısında hastaların hikayesi önemlidir. Sıkıntıların nezaman başladığı, gece idrar sıklığı, idrar tazyiği, işeme sıkıntıları ve ailede prostat hastalıklarının olup olmadığı mutlaka sorgulanmalıdır. Ultrasonografik görüntülemelerde mesanenin durumu ve prostat büyüklüğü ölçülmelidir. İşeme testi ile hastanın işeme durumu değerlendirilmelidir.

BPH tedavisinde hastanın da durumuna ve uyumuna göre öncelikle yaşam tarzı değişiklikleri ve ilaç tedavisi önerilir. Beslenme ile ilgili özellikle mesaneyi irrite edebilecek gıdaların (acı, baharat, tuz, kahve ve kola gibi kafeinli içecekler) azaltılması önerilir. İlaç tedavisinde özellikle prostat için spesifik ilaçlar kişinin ek hastalıklarına göre planlanarak önerilebilir. Prostat ilaçlarının etki mekanizması dolayısı ile kullanım sonrası baş dönmeleri, tansiyon düşmesi, bayılma gibi etkileri görülebilir. Bu nedenle ilk aşamada akşam yatmadan önce almaları tavsiye edilir. Yan etkiler nedeni ile ilaç tedavisini tolere edemeyen hastalarda ameliyat önerilebilir. İlaç tedavisi konusunda, yaterli çalışmalar olmamakla bilrlikte, fitoterapik takviyeler de kullanabilir.

BPH cerrahi tedavisinde günümüğzde çok çeşitli yöntemler bulunmaktadır. En son kullanılan lazer bazlı cerrahi tekniklerde gerçekten yüzgüldürücü sonuçlar görülmektedir. Son dönemlerde özellikle THULİUM Lazer (THULEP) ve Holmium Lazae ile prostst ameliyatları uygulanmaktadır. Bizde kliniğimizde Thulep ile prostat ameliyatları yapmaktayız. Bu teknolojilerin avantajları: hızlı iyileşme, daha az idrar kaçırma oranı, daha kısa sürede sondanın çekilmesi, daha az kanama ve ameliyat sonrası daha az oranda cinsel yan etkiler. Bu avantajlar göz önüne alındığında çok avantajlı yöntemler olarak hızılı şekilde yaygınlaşmıştır. Yine çok sık uygulanan plazma kinetik ile TUR prostatektomi yöntemi de güvenle uygulanabilir. Ancak lazer teknolojilerinin avantajları nedeni ile daha yaygın kullanılmaktadır. TUR yönteminde prostat dokusu kazınarak çıkarılırken, Thulep yöntemi ile prostat dokusu prostat kapsülüünden itibaren tamamen çıkarıldığı için daha uzun yıllar boyunca tekrarlama riski azalmaktadır.

PROSTATİTLER 

Prostatit sınıflandırılması (European Association of Urology (EAU) klavuz 2020 baskısı) .

Bakteriyel prostatit, prostatit vakalarının tahmini olarak yalnızca % 5-10'unu oluşturur ve en sık karşılaşılan mikroorganizmalar Escherichia coli ve Enterococcus spp'dir. Prostatite neden olan faktörlerdeki değişkenlik ve çeşitlilik mevcuttur. Biyolojik bir süreç olarak inflamasyon tipik olarak enfeksiyonla ilişkilidir, ancak otoimmün hastalıklar, alerjiler ve doku travması ile de tetiklenebilir. Prostatit nedenleri; İdrar yolu enfeksiyonları, cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar, İdrar yoluna yapılan girişimsel işlemler, travma, stres, kötü beslenme, bağışıklık sistemi düşüklüğü ile giden hastalıklar, kronik ilaç kullanımları sayılabilir. Akut prostit durumunda gerekirse yatış yapılarak antibiyotik tedavisi yapılabilir. Kronik prostatit  uzun dönem idrarda yanma, idrarını tam boşaltamama hissi, kasık ağrıları, gece idrar için kalkma, sık idrara çıkma, cinsellik sonrası boşalma ve sonrasında yangı hissi gibi semptomlar olablir. Genellikle hastanın kliniğine göre karar verilir.

Özellikle kronik prostatit/pelvik ağrı durumlarında uzun dönem antibiyotik tedavisi, idrar kesesi ve perostat üzerindeki dokuları yenilemeye yönelik ilaç tedavileri, ESWT (şok dalga tedavisi), PRP (kişinin kendi kanı alınarak özel işlemler sonrası plazmasının toplanması) gibi işlemler uygulanabilir. En önemli nokta uygun hastaya uygun zamanda uygun tedavi seçeneğini sunmaktır.

PROSTAT KANSERİ

Prostat kanseri genel kanserler arasında en sık görülen ve kanser nedeni ile ölümler arasında ikinci sıradadır. Prostat kanserşi çok sinsi bir hastalıktır. Çoğu zaman hastalar hastalık yayılmış olarak yakalanır. Kemik, kalça bel ağrısı nedeni ile doktor başvurularında tesadüfen tespit edilirler. Bunun nedeni erken dönemde check up yaptırma oranlarımızın düşük olmasından kaynaklanır. Prostat kanseri konusunda ailede prostat kanseri hastası varsa 45 yaşından itibaren, yoksa 50 yaşından itibaren doktor kontrolü yaptırmaktır. Prostat kanserinin tanısında net bir görüntüleme ve kan tetkiki yoktur. Elli yaşından sonra her erkeğin PSA (Prostat Spesifik Antijen) kan tetkiki ile prostat muayenesini yaptırması önerilmektedir. PSA değeri yaşa ve prostat büyüklüğüne göre değerlendirilse de 2,5 ng/ml üzerindeki değerlerde dikkatli olunmalıdır. Son dönemlerde şüphe duyulan hastalarda multiparametrik MR ile değerlendirme yapılarak şüpheli lezyonlar var ise MR fizyon biyopsi yapılabilir. Prostat kanserinde kesin tanı prostat biyosisi ile yapılarak patolojik inceleme sonrası konulabilir. Prstat kanseri teşhis edilen hastalarda klinik evreleme yapılarak yaşına, performans skoruna, yaşam beklentisine göre tedavi seçenekleri değerlendirilir. Prostat içerisinde sınırlı kanser tespit edilen hastalarda ilk tedavi seçeneği cerrahidir. Cerrahi tamamen kanserli prostatı çıkarmaya ve ek olarak ilk yayılım yerleri olan lenf nodlarını temizlemeye dayanır. Cerrahi seçenekler artasında açık, laparoskopi ve robot yardımlı laparoskopik radikal prostatektomi seçenekleri uygulanabilir. Çalışmalar üç yöntemdede onkolojik olarak farklılıkmolmadığı yönündedir. Cerrahi sonrası takiplerde patoloji sonucuna göre hormonoterapi (hormonal tedaviler ile tümör gelişimini baskılamak) ve radyoterapi gerekebileceği hasta ile görüşülmelidir. Kanser ameliyatlarından sonra en sık görülen komplikasyonlar, oransal olarak düşük olamakla beraber idrar kaçırma ve cinsel fonksiyon bozukluklarıdır. Onkolojik prensiplere uygun olarak tecrübeli ellerde yapılan cerrahilerde komplikasyon oranları son derece nadirdir. Cerrahiye uygun olmayan hastalarda radyoterapi ve hormonoterapi tedavi seçenekleri uygulanabilir. İleri dönem metastatik (yayılmış) hastalarda radyoterapi, hormonoterapi ve akıllı ilaç uygulamaları hastanın durumuna göre planlanmalıdır. Prostat kanseri ile mücadelede en önemli nokta hastalığı erken teşhis ederek uygun tedaviyi uygun zamanda uygulamaktır.